Salı, Temmuz 21, 2009

kar tanelerinin ezgisi...



Elhan-ı Şita

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, (Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,)

Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar (Eşini kaybeden bir kuş gibi kar)

Gibi kar (Gibi kar)

Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar... (Geçen ilkbahar günlerini arar)

Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu, (Ey kalplerin divane şarkısı)

Ey kebûterlerin neşideleri, (Ey güvercinlerin şiirleri)

O baharın bu işte ferdâsı (O baharın bu işte yarını)

Kapladı bir derin sükûta yeri (Kapladı bir derin sessizliğe yeri)

Karlar (Karlar)

Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar. (Ki sessizce arasıra ağlar)

Ey uçarken düşüp ölen kelebek (Ey uçarken düşüp ölen kelebek)

Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek (Bir melek kanadının beyaz püskülü)

Gibi kar (Gibi kar)

Seni solgun hadîkalarda arar. (Seni solgun bahçelerde arar.)

Sen açarken çiçekler üstünde (Sen açarken çiçekler üstünde)

Ufacık bir çiçekli yelpâze, (Ufacık bir çiçekli yelpâze,)

Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde (Cansız bedenin üstünde şimdi ey ölü)

Başladı parça parça pervâze (Başladı parça parça altın kırıntıları)

Karlar (Karlar)

Ki semâdan düşer düşer ağlar! (Ki gökyüzünden düşer düşer ağlar!)

Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar; (Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar ;)

Küçücük, ser-sefîd baykuşlar (Küçücük, beyaz başlı baykuşlar)

Gibi kar (Gibi kar) Sizi dallarda, lânelerde arar. (Sizi dallarda, yuvalarda arar.)

Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân, (Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar,)

Şimdi boş kaldı serteser yuvalar; (Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar ;)

Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! - (Yuvalarda -feryat etmeyen yetîm-)

Son kalan mâi tüyleri kovalar (Son kalan mavi tüyleri kovalar)

Karlar (Karlar)

Ki havada uçar uçar ağlar. (Ki havada uçar uçar ağlar.)

Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir (Ey kış göğü, elinde yığın yığındır)

Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter... (Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, ıslak bulut...) Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir- (Dök ey gökyüzü -doğanın canlılığı uykudadır-)

Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler! (Siyah toprağın üstüne katışıksız çiçekler!)

Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! - (Her ağaçlık yer şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -) Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid... (Bir gölge yığını ve siyah renkli ve ümitsiz)

Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek. (Ey kış göğünün eli, durma, durma, çek.)

Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd! (Her ağaçlığın üstüne bir beyaz örtü!)

Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar (Göklerden emeller gibi dökülüyor kar)

Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar (Her mutlu hayalim gibi koşarak düşüyor kar)

Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar (Sessiz bir rüzgar tüylü bir kanatta uyuklar)

Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar, (Yolunda durur bir aralık sonra uçarlar,)

Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân, (Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçışarak)

Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân (Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmede)

Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun, (Karlar, sessizliğin dualarının bütün nağmeleri)

Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun. (Karlar, ruhların bahçelerinin çiçekleri)

Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök. (Dök siyah toprak üstüne, ey göğün eli dök.)

Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök: (Ey göğün eli, izzetin eli, kışın eli, dök :)

Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi; (Bahar çiçekleri yerine beyaz kar)

Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi. (Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu.)

Cenab Şahabettin

ÖSYM ilgi alanın ne?


şaşıyorum,şaşırıyorum...

geçenlerde ÖSS öğrencisiydim.hani şu geçenlerde.sınava adapteleme dediğim sistem var ya.işte ben onun öğrencisiydim.

sene boyu kafamızı sadece ve sadece teknik bilgilerle yormuştuk.çünkü o gerekliydi bir gelecek için.başka bilgilere vakit yoktu.senelerdir bununla yatıp kalkmıştık.bunun için önce güzel bi liseyi kazandık.sonra 4 sene okula çalıştık.1 sene ingilizce kursu,1 sene okul dersi kursu ,2 sene de dersane, en güzel yaşlar(yoksa 14,15,16,17 mi demeliyim) geçti gitti böylece.çok azımız sosyaldik.öyle ya ne gerek vardı(!) önemli olan ÖSSydi!

sınava 1 hafta kala düşündüm,yahu bu bilgiler 1 hafta sonra hiçbirşey olucak,garip...

sınava girdik,oldu da bitti.

sonuçlar geldi ki 4 yıllık liseler buuuummm...

herşey boşa gitmişti.açıklandı ve yorum yapıldı;

öğrenciler yorum ve düşünme yeteneklerini yitirmişlerdi.bi nevi ot yiyen inek niteliği taşıyorduk.

kültür mü,genel kültür?o da neyin nesi...

30.000 kişi sıfır çekmişti.hem de soruların katsayıları artırılmasına rağmen.eğitim camiası şokta.

sınavdan sonra kiminin psikolojisi bozulmuş,kimi damdan atlamış.birinciler mi?sadece hayati ihtiyaç vakitlerinde ders çalışmamışlar.

ÖSYM ise her sene sistem değiştirsin daha.bakalım hangisi tutucak.daha kaç kişi istifa edicek.katsayı muhabbeti politik mi değil mi bilmem ama,ben liberal demokratllık düzeyinden baktığımda;neymiş katsayı neden kalkıyormuş.eşitlik olmazmış.bırakın da herkes eşit olsun.hem boşverin şimdi.tartışması mı kalmış olayın.lütfen bu 30.000 nası çıkmış onunla ilgilenin,istifalar,tartışmalar olacağına.biz kurtardık da,ya diğer kardeşlerim?

YÖK daha insanların özgürlükleriyle oynayadursun,biz gerileyelim.katsayı eklerken,yok üniversiteye giriş kıyafetiyle uğraşırken bizim tren kaçtı gitti.

bakın bir de kontenjan artırıyorlar.herkes üniversiteli olsunmuş.e olsun.matbaa gibi vasıfsız doktor,mühendis,avukat basarız.sonra genç nüfuz işsiz e hayret!milyonlarca.artık her ili geçin ilçelerde de üniversite açılıyor.Muğladan Denizliye yolculukta bi yazı dikkatimi çekmişti,ilçeye üniversite açılıyormuş.hayır,karşı değilim.sadece mezun olduğumuzda vasıflı,kültürlü olmak isterim.

yoksa gelecekten çok korkuyorum.işsilik yüzde 85lere vurucak diye.

bırakın YÖK,ÖSYM,MEB, insanların özgürlüklerine karışmayı.siz öğrencilerinize bakın.biz 30.000 rakamını daha aşağıda görmek istiyoruz...kaliteli,vasıflı,kültürlü aydın gençler olmak istiyoruz.yaşama da vakit ayırmak istiyoruz.lütfen!...

bir kitabın ruhunun yansıttıkları...


Paul Arden'den hayat felsefenize neşe ve inanç katabilecek olan kitap,Ferhat Temür çevirisiyle Boyner yayıncılıktan çıkmış.kapakta kitabın ismini tersten yazılmış olarak gördüğünüzde ilginizi hayli çekeceğini düşünüyorum.


bundan yaklaşık iki sene evvel sahip olduğum bu güzel kitapta birden çok kişi tarafından derlenen bilgiler,ünlü sözleri Paul Arden tarafından mutlu bir bakış açısıyla yorumlanmış.bizleri düşünce tarzı sayesinde kalıplardan kurtarıyorlar.aslında başarılı olmanın sebebinin farklılık olduğunu apaçık itiraf edebilenlerden Paul Arden.içeriğindeki resimlerle okuyucunun daha geniş pencereden bakıp daha geniş yorumlar yapmasına sebep olan bu kitabı hayata bakışlarına güzellik,başarı,mutluluk katmak isteyenlere tavsiye ediyorum.


çılgın yorumlara sahip olan bu kitap,bence en zor anlarımızda,hatta her anımızda çantamızda durması gerekenlerden biri.bi nevi psikolog görevi görüyor.gülümsetiyor.güç sağlıyor.güven veriyor.beraberinde başarı getiriyor.insanı mutlu kılıyor.


yüzümde daima tebessüme sebep olan bu kitabı şimdiye kadar hep en sevdiklerime verip,paylaşmayı çok sevmişimdir.


sebebi gayet açık;sevdiklerim de tebessüm etsinler diye...


(aklını kullan aksini düşün;orjinal isim:what ever you think think the opposite)

Zulmü alkışlayamam,zalimi asla sevmem! derken...


Kışın gündeme oturan başbakanın Davosa damgası etkilerini sürdürüyor.başbakanı ya da partisini savunmak gibi bir çaba olmaksızın size bu etkiye basının ve insanların yorumlarını anlatmak istiyorum.

Davos çıkışı karşısında Başbakan Filistinde halife ilan edilmiş,pekçok islam devletlerinin tebriğini almıştı.hatta senelerdir bizlere uzak olan,bizim de uzak olduğumuz Türki devletlerle aramızın daha samimi olmasını sağlamıştı.o vakitlerde her haberleri izlediğimizde İsrailin vahşeti karşısında içimiz parçalandığından,bizlerin de takdirini almıştı.

Başbakanın yaptığı gösterişti,reklamdı ya da değildi.bu kısmı bizi şu yazıda,şu an ilgilendirmez.

yaz ayları geldiğindeyse turist konusunda İsrail tutucu davranmış,bu tepki karşısında haliyle tatil mekanlarında İsrailden gelme turistlere rastlanamaz olmuştu.

bunun üzerine insanlar,turist kaybettik hep başbakan yüzünden,demeye başladılar.

anlamıyorum onları...

insanlar zulme karşı çıktık diye ülkemize gelmiyorlar ve biz de üzülüyoruz.keşke üzülecek başka şeyler bulsak kendimize.

belki milyonlar akıp gitmiş olabilir tepkimizle,olabilir.üzerimizdeki kötü İsrail etkilerinden bahsetmek istemiyorum,henüz konunun derinlerine inmeyeceğim.ithal tohumlar onlar bunlar...İsrailin güçsüz insanlar üzerine kötülükleri,tarafımızdan herhangi birinden bir tepki,genellikle suskun kalmayı tercih eden ülkemiz için güzel birşey.eğer gelmiyorlarsa da gelmesinler.fikrim,zulmeden eğlenmesin zaten bu topraklarda,yemesin ekmeğimi...zaten yemediler mi yeterince(her bakımdan diyorum)

ne demiş Mehmet Akif; 'zulmü alkışlayamam,zalimi asla sevmem'ben büyüğümün dediğini dinlerim.ve devamında şöyle der;'biri ecdadıma saldırdı mı...hatta boğarım.-boğamazsın ki?-hiç olmazsa yanımdan kovarım'

işte biz de zulmedeni hiç olmazsa yanımızdan kovalım...zahmet olucak...

Ekim 2008'de kaybettiğimiz üstadımızın anısına...*


Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri, Ki ne kadar dalsa ruhum yenidendöner geriye:

Okurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri,Senin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır diye
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA'dan hasret