Cuma, Temmuz 31, 2009

Manifestare...1909...


son günlerde çok kullanılan bir kelime olmuştu şu manifesto sözcüğü.çünkü kullanıcıları etkileyen çok geniş anlama sahip bir kelime.bildiri,toplumsal hareketler için beyanname anlamını taşıyan bu sözcüğün kökeni italyanca; ''açığa çıkarmak,bilinir kılmak'' anlamına geliyor.ve bana sorarsanız kullanımda manifestoya karşılık beyanname kelimesini Türkçemiz adına tercih ederim.

buraya nerden geldim bilmiyorum,bildiğim tek şey Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi için araştırma yaparken bu kelimeye her zamanki gibi sık rastladığım.konum bu kelime değil belki ama yine de hakkında bir açıklama yapmak istedim.

konum, manifesto ile aynı anlama gelen 24 Şubat 1909'da yayınlanan beyanname üzerine;beyanname Serveti Fünun dergisinde dönemin edebiyat anlayışını eleştirir;


''Şimdiye kadar memleketimizde "edebiyat" kelimesinin haiz olduğu ehemmiyet ve ciddiyeti anlayan ve bu ehemmiyeti halka ifham eden tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki, pek az kimse gelmiştir. Tarih-i edebimizi tetkik edersek bu parlak devirlerde bile edebiyatın bütün ihata-i manasiyle anlaşılıp anlaşılmadığını görürüz. Onun için bizde sanat ve edebiyat, daima boş vakitlerin bir hemdem-i lafiti olmaktan pek fazla bir ehemmiyet alamamış ve bunların nasıl terbiye-i hissiyetinin (duygu eğitiminin) tekamülüne hizmet etmek tarikiyle bir milletin pişva-yı terakkiyatı olduğu takdim edilememiştir. Edvar-ı kadimden ayrılıp asr-ı hazıra doğru gelince yavaş yavaş suret-i telkin bir istihaleye uğradığını görüyoruz.''


Babıali’deki Hilal Basımevi'nin bir odasında ilk toplantısını yapan ve Faik Ali’nin bulduğu Fecr-i Ati adını benimseyen topluluk, kaybolan edebiyat anlayışının değerini boş zaman değerlendirme anlayışından ruh terbiyeciliğine iade etmek istediklerini anlatırlar yukarıdaki metinde.zaten hatırlarsak anlayışları da sanat şahsi ve muhteremdir anlayışıdır ve bu yazının açıklamasıdır.dönem baskısından ötürü geri kalmış olan edebi çalışmalara ihtiyaç vardır.sanat ve ilm lazım gelmiştir.Meşrutiyetten sonra duraksayan edebiyatı hızlandırmak isteğindedirler.

bir başka amaçları da doğunun edebiyatını batıya,batınınkini doğuya tanıtmaktır.

ancak birbirinden kopuk ürünler veren yazarları,kendilerini savunamayışları,batıya özenmekle suçlanmaları Fecr-i aticilerin aydınlığını söndürüyordu.
onlar,''Genç Kalemler'' dergisinde ilk ürünlerini vermeye başlamışlardı.Edebiyat-ı cedideye karşı durmuşlar,ve içlerinden en çok sivrilen,geleceğin aydınlığına(Fecr-i Atiye)damgasına vuran hiç şüphesiz kendini çok ama çok çirkin bulan Ahmet Haşim olmuştu;


''İçmişti Fuzûlî bu alevden,
Düşmüştü bu iksîr ile Mecnûn
Şi'rin sana anlattığı hâle...''


Bize Göresiyle Ahmet Haşim;titiz ve seçkin üslubuyla denemeleri...


ve beyannamenin sonunda Fecr-i Aticilerin imzaları...;


Fecr-i Âti Encümen-i Edebisi namına Katibi Müfit Ratib

Encümenin aza-yı hazırası: Ahmed Samim-Ahmet Haşim-Emin Bülend-Emin Lami-Tahsin Nahid-Celal Sahir (Re'is)-Cemil Süleyman-Hamdullah Suphi-Refik Halid-Şabaheddin Süleyman-Abdülhak Hayri-İzzet Melik-Ali Canib-Ali Süha-Faik Ali-Fazıl Ahmed-Mehmet Behçed-Mehmed Rüşdü-Köprülü-zade- Mehmed Fuad-Müfit Ratib-Yakub Kadri.

(Servet-i Fünün Dergisi- 24 Şubat 1909)