Cuma, Ağustos 21, 2009

***ISTANBUL: A Tale of Two Cities...***


başlık yanlış anlaşılmasın;dünya tanıtımında,İstanbul'u daha iyi anlayabilmeleri için konulmuş olan bu slogan,yabancı sitelerde tavan yaptığı için ve bu sloganla pekçok yerde daha sık karşılaştığımız için burada kullanmış bulunmaktayım.yoksa yabancı kelimeler kullanılmış bir başlık için endişe ederim.burada amaç İstanbul'umuzun tanıtımıdır.
bildiğimiz üzere İstanbul ve tabiiki bizler, 2010 için bir telaş hazırlık içerisindeyiz.bir taraftan İstanbul'un eşsiz yapıları restarosyona tabi tutulurken, bir taraftan da sanat faaliyetleri İKSV ve pekçok kuruluş sayesinde artırılmaya çalışılıyor.İstanbul'un değer verilmeyen,önemsenmeyen,unutulan yanları tekrar tekrar değer kazanıyor.bizler de tasarımcıların birbirinden değişik hazırladıkları tişörtlerle boy gösterip,düşüncelerimizi üzerlerimizde taşıyor,İstanbul'u sevip,2010 kültür başkenti için onu sonuna dek destekliyoruz.
hal böyle olunca 10 milyon turisti ağırlayacağımız bir İstanbul için tanıtımlar da düşünüldü.bunun için bir afiş gerekliydi,tıpkı destek için yaptıkları proje kabulleri gibi,İstanbul 2010 kültür çalışanları,afiş için de kabuller yapmıştı.tabii biz bu afişlerle daha çok billboardlarda gördüğümüz biçimleriyle haşır neşir olmuştuk.benim için bunlardan en çok dikkat çekici olanlar vardı,sıradanlıktan yoksun olanlar.mesela damlaların ucundaki İstanbul afişi yeterince yaratıcıydı ve görüntü açısından sade ve insan duygularında ferah bir izlenim uyandıran cinstendi.kültür vapuru da dikkat çekiciydi.öte yandan bir başka hazırlanan afiş ilginç favorim olmuş durumdaydı.tıpkı ''hangi kıtadan bir başka kıtaya yürüyerek 5 dakikada geçebilirsiniz ki?'' sloganı gibi.geleneğimizi birebir yansıtan Türk kahvemizin telvelerindeki İstanbul ve kahve tabağındaki güllü lokum...bir afiş bence ancak bu kadar bizi,bizim İstanbul'u ve bizim İstanbuldaki bizi ancak bu kadar mükemmel anlatabilirdi.ve sonunda favori afişim birinci seçildi.sloganı ise insanın kendini İstanbula gitmesi gerektiğini hissedirecek kadar güçlüydü;
''üç vakte kadar bir yolunuz var;daha önce tecrübe etmediğiniz kadar büyülü,farklılıkların yanyana yaşayabildiği,pekçok uygarlığa ve kültüre ev sahipliği yapmış,bambaşka uzak bir diyara...''
bu tasarıyı hazırlayan Aydın Grer'e ellerine sağlık, hayalgücüne sağlık demek gerekti.ve ilerideyse bizim de bu projeyi çok iyi değerlendirip,dünyaya sesimizi duyurup,İstanbula hakettiği değeri verebilmemiz gerekiyor.
...İstanbul'umuzun çoook mutlu olması dileğiyle...