Cumartesi, Kasım 07, 2009

Osman!Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.


tarihle içiçe olamadığım bir yaşamımın olduğunu düşünemiyorum.kimbilir ne kadar yalın olurdum.


geçenlerde pek kıymetli İlber Ortaylı'nın kitabında okumuştum.röportajından bir bölümde tarihçi olunmaz doğulur diyor.merak,her insanda olamaz demiş.bir de eklemiş;"kendi yaşadığı dönemde değerlerin kaybolup gitmesiyle insanın bir başka ortama gitmesi sözkonusu oluyor.zannediyorum halden memnun olmamak ve genç,hatta küçük yaştan itibaren nostaljiye kapılmak,mevcut durumdan kurtulmak için kendine yeni bir dünya aramak;bunların tesiri olmuştur tarihçi olmamda.''


zannediyorum benim merakım da işte sayın İlber Ortaylı'nın anlattığı bu durumdan kaynaklınıyor.kirlenen bir dünyaya duyulan memnuniyetsizlikten...


bu düşünceleri okumamın üzerinden çok geçmedi,elime alıp başladığım başka bir kitabın ilk sayfalarında rastladığım isimle,doğruları yeniden tarttım.kitap Halil İnalcık'ın Devlet-i'Aliyyesiydi.araştırmalarına evvel Osmanlının kuruluşundan,Türkmenlerin Anadoluya göçlerinden başlanmıştı.rastladığım isimse Baba İlyasın soyundan gelen Vefaiyye-Babai şeyhi Ede-Bali' ydi.

bilindiği üzere Şeyh Edebali'nin Osmanlının kuruluşu üzerinde büyük bir etkisi vardır.kendisi alimdir ve Osman gaziye olan nasihatiyle,kurulacak olan devletin felsefesini çizmiş ve bu devlet 600 sene kıtalara hükmetmiştir.

kirlenen bir dünyadaki liderlerin bu felsefeye uymaları neticesinde neler olabileceğini düşündüm,ve Şeyh Edebalinin Osman Gaziye olan nasihatini bir kez daha işte bu düşüncelerimle okudum.böyle ince bir felsefe üzre yetişen bir toplum olsaydık eğer,memnuniyetsizliğim de kaybolucaktı diye düşündüm.

"Ey Oğul,

Beysin!bundan sonra öfke bize,uysallık sana.güceniklik bize gönül almak sana.suçlamak bize katlanmak sana.acizlik bize,yanılgı bize;hoşgörmek sana.geçimsizlikler,çatışmalar,uyumsuzluklar,anlaşmazlıklar bize;adalet sana.bundan sonra bölmek bize bütünlemek sana.üşengeçlik bize,uyarmak,gayretlendirmek,şekillendirmek sana.bilgisiz kılıç ham armut gibidir.milletin kendi irfanın içinde yaşasın.ona sırt çevirme.her zaman duy varlığını.toplumu yöneten de,diri tutan da bu irfandır.

ey oğul;sabretmesini bil,vaktinden önce çiçek açmaz.şunu da unutma!insanı yaşat ki Devlet yaşasın..."


başımızdakilerin tümüyle bu felsefe üzerine hareket ettiklerini düşünsenize.dünya,daha da yaşanabilir olurdu.


bir de bilgilerle dolu bir dünyadan bahseder;

"kişinin gücü günün birinde tükenir.ama bilgi yaşar.bilginin ışığı kapalı gözden bile içri sızar,aydınlığa kavuşturur.hayvan ölür semeri kalır,insan ölür eseri kalır.gidenin değil,bırakmayanın ardından ağlamalı...bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.''



''şu üç kişiye;cahillerin arasındaki alime,zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!"


ve sona doğru;


91 senesinin sonuna doğru,dünyaya gelmeme yakın babam hep benim için;Edebali gelicek Edebali gelicek dermiş.


keşke babamın dedikleri doğru olsa da,ben de Edebalinin bu güzel felsefesi üzerine yaşayabilsem.umarım ben ve benimle beraber yetişen nesil olarak bu anlamlı felsefe üzerine ülkemizi yönetebiliriz.


ve son olarak,bizler Osman gazinin torunları olarak,birer Osman olarak Şeyh Edebalinin şu sözlerini de dinleyebiliriz;


"yalnızlık korkanadır.toprağın ekim zamanını bilen çiftçi,başkasına danışmaz.yalnız başına kalsa da!yeter ki toprağın tavda olduğunu bilebilsin.Sevgi davanın esası olmalıdır.sevmek ise sessizliktedir.bağırarak sevilmez.görülerek de sevilmez!..geçmişini bilmeyen,geleceğini de bilemez.


Osman!Geçmişini iyi bil ki geleceğine sağlam basasın.



nereden geldiğini unutma ki,nereye gideceğini unutmayasın...''