Pazartesi, Temmuz 20, 2009

GÜNLER GÜNLERİN ARDINDAN*...


MFÖ...

1966'da başlayan bir macera onlar...onlar Türkiyenin en önemli ve en köklü grubu...
öncelikle Mazhar Alanson ve Fuat Güner Aşık Veyselden ismini esinlendikleri 'Türküz Türkü çağırırız' isimli albümlerini çıkarırlar.aradan çok geçmez,Fikret Kızılok,Barış Manço,Dadaşlar,Erkin Korayla çalışmak derken o üçüncüleri olan,gruplarının vazgeçilmezlerinden Özkan Uğurla devam ederler.Diday diday day ve sufi ile eurovisiona katıldıklarında sunucunun onlara MFÖ demesiyle adları da artık konmuş olur.ve koca başarılarla dolu,o koca 36 yıl geçip gider...

70ler, 80ler ,90lar, 2000ler...

güllerin içinden çıkıp gelir onlar...71'de...84'de elegüne karşı yapayalnız-dırlar albümlerinde.85'de 'peki peki anladık'la çıkarlar karşımıza.doğrusu, o zamanı görmüş insanların karşısına.86'da rock zamanıdır ve 87'de no problem derler.89'da artık kendilerini tanımlarlar'best of MFÖ'tıpkı bugün oldukları gibi.90'da onlara da gelirler geldilerle.şarkılara getirilen çılgın yorumlar devam etmektedir.92'de dönmem yolumdan ile 95'de M.V.A.B(mazeretim var asabiyim ben)ile yolculuk sürer.2003'te collection ile albümleri toplarlar.ve 2006'da yepyeni AGU çıkar.'VURGUN YEDİM' işte bu zamanda vurur bizi.

bir bütündür onlar.her ne şartta olursa olsun onları sahnede tek göremezsiniz.üç tane delidir onlar kendi tabirleriyle.e kulakları da küpelilerdir.

beraberliklerini ben onların şarkılarına bakarak şu bölümün bunu ifade ettiğini düşünürüm hep;

'özleye özleye kavuştuk birbirimize

birbirimize vitaminler moraller verdik

içimizdeki şeytanlara zülfikarlarla saldırdık

GÖZYAŞLARIMIZI BİTTİ Mİ SANDIN?'

hep beraberler,dostlukları hep beraber.inanırım ki beraber ağlayıp,beraber gülerler,beraber savaşırlar.

aradan yıllar geçmesine rağmen gündemde yerini koruyan bu üçlü herkes kadar gençlerin de gönlünü fethetmiş durumda.17 yaşında bir genç olarak ben,onları dinlediğimdeki huzuru tarif edemem.bir tebessüm yer ediyor bende.

tek benim fikrim değil bu,mesela 'gözyaşlarımızı bitti mi sandın?*'isimli parçaları özellikle İstanbul trafiğinde rahatlatan müziklerin arasına seçilmiş.

duruşları yeterdi onların.Mazhar Alansonun altına saklandığı şapkası,Özkan Uğurun gülümsemesi,Fuat Günerin sakinliği ve hepsinin büyük bir uyum sağlayarak gitarlarını tutuş şekilleri...hep gençtiler,genç kalıcaklar...bir kuş kanatlanır onların gönüllerinden...

müzik,dostluk,enerji ve yenilik...

insan daha başka neye ihtiyaç duyardı ki...

aynı o özgür üçlü gibi...

madem başlığı onlarda attık,şarkının devamını paylaşalım;

günler günlerin ardından

seni unutmak mecburiyetindeyim

seni sevmeler cumhuriyetinde

gözyaşların

gözyaşlarııııım

kafiye olsun diye değil...(o gitarın arka fondaki sesi,ve kafiye olsun diye değil diyen o güzel,içten,tok sesiyle Mazhar Alanson ve beraberinde Özkan Uğur,Fuat Güner ile MFÖ herşeye değer...)

BAHARDA ERENKÖY'ÜNDE,BAYRAMDA SÜLEYMANİYE'DEYDİ O!


Bir istanbul aşığıdır bahsettiğim...kimi vakitlerde kavacıktadır...dost ışıklarını üsküdarda arar o.baharda erenköyün kaşanelerine gider cananla.bayram oldu mu süleymaniyeye çıkar,kendini cedlerin mağrifet ikliminde bulur.adalara giden sevgilisine yazıklarını ölüme gidenler için yazılmış gibi algılatır hep bize.öylesine içlidir.Yahya Kemal Beyatlı...senelerdir saf şiirin ustalarından olan bu şairimizin şiirlerini büyük bir zevkle okumaktayım senelerdir.İstanbul...aşığı olduğum istanbulu biri ancak bu kadar güzel yazabilir,tasvir edebilirdi.küçükken fotoğrafını görmemiştim ben üstadın.çok büyük sayılmazken fotoğrafıyla karşılaştığımda açıkcası büyük hayal kırıklığına uğramıştım.dış görünüşleriyle insanları değerlendirmek kötüdür.tabii bunun bilincinde olmadan okuduğum şiirlerindeki inceliklerle değerlendirmiştim,tasvir etmiştim ben Yahya Kemali.karşımda yemeğe zafiyeti olan,şişmanca bir adam görünce şaşırmıştım.ve bir de hikayesini dinledim.hani şu mekteb-i şahanedeki yıllarını ve yaşadığı aşklarını..aradan zamanlar geçti.okuldaydım.ve bir edebiyat dersinde.benim için pek değerli olan edebiyat öğretmenimiz bizden saf şiir ezberlememizi rica etmişti.herkesten önce önce ben atılmıştım.\'SÜLEYMANİYEDE BAYRAM SABAHI\'şiiri aldığımda bendeki mutluluğa diyecek yoktu.10 gün evin içinde onu okuyarak dolaşmıştım.evdekilere bıkkınlık verecek kadar.bu kadar mükemmel birşey olamazdı.içine girdikçe,derinini düşündükçe Yahya Kemalin ne büyük bir saf şiirci olduğunu tekerrür etmekteydim.günler günlerin ardından geldi...şiiri sunma vakti gelmişti.koşarak girdim sınıfa.önce süleymaniyeyi anlattım tıpkı şiirdeki gibi\'görebilsin diye sonsuzluğu heryerden iyi,seçmiş istanbulun ufkunda bu kutsi tepeyi\'sonra sanki haykırcakmışım gibi sınıfa baktım ve dolu dolu şiirin ismini söyledim.başladım okumaya ama kendimi kaybetmiştim ve bağıra çağıra okumuştum şiiri.sınıf beni merakla dinliyordu.kim dinlemezdi ki Yahya Kemali...\'artarak gönlümün aydınlığı her saniyede, bir mehabetli sabah oldu süleymaniyede,kendi gökkubbemiz altında bu bayram saati...\'evet en sevdiğm kelime gurubuydu.birden çok anlam ifade eden,coşagelen...KENDİ GÖKKUBBEMİZ!ve mimar sinanı anımsattı şiir.\'bir neferdir bu zafer mabedinin mimarı\'ilerledi,birlik beraberliğimizi simgeledi.sonra bizden bahsetti.\'taa Malazgirt ovasından yürüyen türkoğlu,Yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli,çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli\'sonra da gücümüzden\'hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz.\'ve tarihimizi hatırlattı\'Barbaros belki donanmayla seferden geliyor\'başında bayram sabahına ulaşmanın keyfini,yeni kıyafetlerle bayrama açılan kapıdan girişin tasvirini yapan Yhaya Kemal,şiirini kendine özgü bağlantı ve yorumlarıyla,mükemmel işçiliğiyle devam ettirmekteydi.sonra şöyle anlattı sonunda o ambiyansı.\'Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine.Çok sükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yineYaşıyanlarla beraber bulunan ervahı. Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı!\'ve göğsümü gererek şöyle demiştim;YAHYA KEMAL BEYATLI.ve yahya kemal alkış yağmuruna tutulmuştu,dilden dile dolaşıp,insanları çok ama çok etkilemişti.hiç şüphesiz en çook da beni.o vakitten sonra Süleymaniyeye gittiğimde daha bi doluydum.yokuşu çıkarken başlardım şiiri okumaya.değerini bilenler yanıma sokulur dinlerlerdi beni.kütüphanesinden manzaralı ön bahçesine tam bir süleymaniye tutkunu oluşmuştum artık.yahya kemal gibi\'Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;Ben de bir varisin olmakla bügün mağrurum;Bir zaman hendeseden abide zannettimdi;Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi,Senelerden beri ru\'yada görüp özlediğimCedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.\'bu ulu mabedin önünde dakikalarca onu seyredip,yahya kemalin atmosferine girmeye çalışıyordum artık.bu saatlerde süleymaniye tarih oluyordu.bende ve kişiliğmde çok etki bıraktığı için süleymaniyede bayram sabahını anlatmayı tercih ettim.lakin belirtmeliyim ki üstadın tüm şiirlerinde bu havayı yakalıyorsunuz.hele bir de onu gibi istanbul aşığıysanız.tüm şiirlerini tek tek inceleyip yorumlamıştım.kavacığa gidiniz.okuduğunuz tüm duyguları hissediceksinizdir.baharda erenköye gidin.cananı göreceksinizdir yahya kemal gibi.adalara giden vapurun arkasından bakınız bostancıda.o yakıştırdığımız ölümü yada gidenin arkasından duyulan hasreti hissediceksinizdir.dostunuzu üsküdarda hatırlayınız yahya kemalle.Aziz İstanbul diyeceksiniz Bir Başka Tepeden bakarak.istanbulun fethini üsküdardan dinleyeceksiniz.çünkü o şahittir yahya kemalin şiirlerinde.istanbulu bir kez de yahya kemal gözüyle dolaşmak açıkçası insana huzur veriyor,değerlerinin farkına vardırtıyor.e o vakit buyrun baharda erenköyüne,buyrun bayramlarda süleymaniyeye...Yahya Kemalle birlikte...

GENÇ YAKLAŞIMLARIN KÜLTÜREL YOZLUĞU




Şimdi sizlere komik ama çok komik bulduğum bir durumdan bahsedicem.o derece istekliyim ki bir an evvel sizlerle paylaşmak istedim .yalnız belirtmeliyim ki benimkisi güzel yurdumun güzel insanlarının ağlanılacak hallerine gülmekten öte bir şey değildir. Yakın zamanlarda gençlerin kendilerini bir birey olarak gördükleri andan itibaren iç ve dış faaliyetlerine yansıttıkları siyasi görüş ve çatışmalar öyle yerlere vardı ki artık şaşıyorum.bakmayın aynı şaşkınlığım saygıdeğer büyüklerim için de geçerli.lakin bugün seçim olsa yaşım oy kullanmaya dahi yeterli bulunmadığı için,siyaset konuşmaya da yeterli olduğumu düşünsem bile bunu sırf burnumu sokup satırlarca haykırmak istemediğim için yapmıyacağım.genç arkadaşlarımdan devam edeyim;henüz pekçoğunun gündeme zaman ayıramayıp,kafelerde sevgilileriyle boş laflarına saatler ayırdığı…gençliklerini yaşadıklarını sanıp günübirlik saçma,avrupai gelenek tarzı heyecanlarına tutkuyla bağlı olduğu…ananelerimizden bihaber yaşamayı modernlik saydığı…gerçek duygu ve değerlerinden yoksun,karakterini hergün değiştirerek acayip insanlara dönüştüğü…aslında yazılabilecek o kadar çok şey var ki gerçekten kendime engel oluyorum.işte bu gençler ve böyle olmayan gençler arasındaki sohbetler siyasete,politik tarzlara varınca ortaya alaca bir renk çıkıveriyor.dikkatinizi çekerim rengarenk demedim.henüz 9. Cumhurbaşkanımız kim sorusuna Bülent Ecevit cevabını veren,dünyanın paylaşamadığı değerli kudüsü bilmeyen,Ankarada deniz olduğunu sanan,hatta daha da ötesi Denizlide deniz olduğunu sanan gençlerin bulunduğu ortamlar…açık olmalıyım ki hiç de içaçıcı olmuyorlar.he, bilenle konuştuk diyelim.o vakit öyle anlar geliyor ki inanın az evvel bahsettiğim cehaleti yeğliyorsunuz .bakın size bu konu üzerinden ufak bir açıklamayla ne anlatacağım;her insan ebeveynlerinden etkilenir.günümüzde sağ sol muhabbeti devam etse de bu ben dahil pekçok genç arkadaşıma bıkkınlık vermiş durumda.ayrımı pek sevmiyoruz.hem gençliğin verdiği bir şevkle,hem de kanımız gereği özgürlüğü,özgürlükçü düşünceyi savunuyoruz.evet aklınıza gelen kelime;liberallik.zıt düşüncelerin biraraya gelerek uzlaşması anlamına da gelen bu kelimenin ülkemizde uygulanmasının ütopik olduğunun farkında olanlardanım.geçen seçimlerde LDPnin 65 kişiyle miting yaptığını da bilmekteyim.hatta ben liberalim dediğimde hayalperest diyenler dahi oluyor.varsın olsun.belki de haklılardır.ama ben yine de umutluyum.eşitlik,adalet ,özgürlük gibi kavramları içinde bulundurarak güzelleşen bu akımın bir gün bizleri de güzelleştiriceğine inancım tam.sempatim de öyle.ancak anlatmak istediğim bu kelimenin gençler arası kullanımı.Adaletli davranılmayan insanların pekçoğu intikam amaçlı mı bilinmez adaletli davranmazlar.tabii bu belli kesim için geçerli.ve hem adalet kavramına uymayıp hem de liberallik terimini ağızda taşımak bilinçsiz olsa gerek.kimileri belki de bunu değişiklik olsun diye kullanıyor olabilir.Liberaldirler güya ama insan ayrımından sakınmazlar.liberaldirler ama insanların yaşayışlarına burunlarını sokup,onları engelleyip özgürlüklerine engel olurlar.Nasıl bir düşüncedir ki bu,nasıl bir cehalettir ki bir terim üzerinden yapılan hareketle o terimi ve o terime sahip olanları kirletmek?anlayamıyorum…Liberalim ben…böyle diyen insanları önce bir sınava tabi tutmam gerektiğini pekala iyi öğrendim.hele bu genç bir insansa.Zaten sitemim,gençlere…Hani nerdesiniz liberal arkadaşlarım,siz pcnizin başındayken afrikada çocuklar ölüyor.hani nerdesizniz,haksız yere birçok insan zarar görüyor.nerelerdesiniz,son 5 yılda AHİMe giden bi dolu insan var,ve Türkiye bir dolu tazminat ödedi ve ödemeye devam ediyor.hani nerdesiniz kaoslarda kardeşi kardeşe katlettirip,90 gün millet iradesine zıt düşerek bizi yönetenlere karşı,ülkemizi 20 yıl geri götüren darbeye karşı yürüyüş yapıldı,nerdeydiniz?nerdeydiniz insanların inançları aşağılanırken?nerdeydiniz yanıbaşınızda insanlar kendi çocuklarını kesip sobada yakarken?ben cevap vereyim;gençliğinizi kullandırıp şevke geliyordunuz.kafedeydiniz siz o vakitlerde.yanınızda da bir grup arkadaş.darbeyi savunuyordunuz.haberleri duyup karşıt düşüncelere küfrediyordunuz.Ankara Kızılayda eylemlere koşuyordunuz ders çalışıp adam olup adem olup haksızlıklardan ülkeyi arındıracağınız yerde.siz de kardeşinizi katlediyordunuz.siz de giyinişe inanca bakıp bizden değil bu vurun kahpeye diyordunuz.siz de kesmelerine yardım ediyordunuz insanları.siz de bozuyordunuz psikolojilerini aşağılayarak insanları.kısacı liberalliği yahut onu bunu kullanıp,üniversite kitaplarından başka kitap okumayıp,çanakkaleye gitmek yerine barlarda sabahlara kadar eğlenip birbirinizin kaşını gözünü yardınız.sivası güneydoğuda sandınız siz.oysa gerçekler farklıydı.siz geleceğin ışıklarını bilinçsizliğinizle söndürdünüz.Hepinize yürekten teşekkür ederim pek kültürlü genç arkadaşlarım,teşekkür ederim!

BİR KENT TARİHİNE YAZILABİLİR AŞKA DAİR


İstanbul;

evvel Yahya Kemal sever seni.kendi gökkubbemizsindir sen.öyle de değil misin gerçekten?her semtini ayrı sever üstad.bir nazlı sevgilisindir sen ona göre.bayramlarda seni hep tepeden seyreden Süleymaniyede.dostluğunu kızkulenin annesi Üsküdarda pekiştirir.baharda kaşanelerine,Erenköyüne gider cananla.canan ki sensin...

Orhan Veli gözleri kapalı dinler seni.fıstıkağaçlarından doğar ay.öyle bir havada gelmişsindir ki vazgeçmek mümkün olmamıştır senden.öylesine sever seni o.

Atilla İlhan sende yaşar hep.sevgilisiyle beraber ağlardın sen.ondan çok severdi seni belki de.şöyle ifade eder bu düşüncesini bir şiirinde,'saçların ıslanacaktı,kış geceleri gibi uzun,tek damla gözyaşı dökmeksizin,mariodolores ağlayacaktı,İstanbulu yağmur tutacaktı.'

Sait Faikse adalarında kalmayı tercih etmişti.Burgazadanda.hani şu marmara denizinde seni tarif eden dört incinden bir tanesinde...

Tevfik Fikret seni bir sis olarak görse bile,en güzel hazinen boğazından,aşiyanından ayrılamazdı.gözleri hep senin mavi akıntını arardı.

lale devri edebiyatçıları için zevk ve safaydın.Nedim serv ü revanıya sadabadına çıkardı gazel han olabilmek için.

Haldun Taner Şişhaneye yağmur yağarken hayrandı sana.

Necip fazıl senin mistik yönlerinle şaha kalkardı.Beyoğlun tepinirken ağlardı Karacaahmetin.

Sunay Akına göre çocuğunu asma köprüde sallayan bir anneydin sen.ki süt dolu biberonu kızkulendi s0ğusun diye suya tutulan.o derece merhametliydin,şefkatliydin sen.

Ümit Yaşar için ışık ışıktın.Nazım Hikmetle İlhan Berk hep seni konuşurdu.

Vedat Türkali uzaklardan seni düşünürdü.

Faruk Nafiz tüm milliyetçiliğnde seni bulurdu.

Fazıl Hüsnü sevgisini unutmak için seyrederdi tablolarını,bir camiindeki mermeri.

Behçet N ecatigil senin evlerini anlatırdı bize.

Özdemir Asaf o kısa şiirlerinde seninle etkiledi bizi.

Şeyh Galib divan edebiyatını sonlandırırken dahi seni andı.

Sezai Karakoçun yağmurundan sonra büyüyen başağıydın.Monna Rossası gibi.

sahiplerin sultanlar kalemlerinin uçlarında tuttular seni.İkinci Mahmuttan Birinci Ahmet Bahtiye.

Abdülhak Hamitin ve pekçok yazarın romanlarına başkahraman oldun.

tek biz değil yabancılar da hayrandı sana.Pierre Loti sana bakarak ağladı sevgilisinin başında.seni bırakıp gidebilir sandı ama yanıldı.kızdın sen de kırıldın sevdiğini ondan aldın.

daha nice İstanbula aşık İstanbulda aşık vardı.e dünyanın en güzel şehriydin ne de olsa.

senin kokun başkaydı.herkesin sevdiği sen kokardı.sen biz kokardın...

Yıldızdan Ortaköyden bir seyirdin.

Galatadan bir uçuş.

Emirganda bir tekne.

Boğazda bir martı,bir simit ve bir vapur.

Çengelköyde bir yalı.

Bostancıda bir gemi.

ebemkuşağı gibi rengarenk,işlemeli,çinili,kuleliydin,Çamlıcaydın.

Yeditepeli,saraylıydın...

çünkü sen ...

...İSTANBULDUN!...