Cuma, Ağustos 28, 2009
***...medya ahlakı...****
Salı, Ağustos 25, 2009
Seni ÖSYM'den korumak için okula erken yolladık çocuğum...
Cuma, Ağustos 21, 2009
***ISTANBUL: A Tale of Two Cities...***
Salı, Ağustos 18, 2009
eskiler almak isterdim,tıpkı Orhan Veli gibi...
‘’size Orhan veliden şiirler barından,sarı sayfaları olan,sahaftan alınma,ağaç kokan bir kitap hediye etmek isterdim.basım tarihi biz çok küçük olduğumuz vakitlere rastlamalı ama.öyle ki sayfalarının kokusunda kendimizi bulabilelim,çocukluğumuzu hissedebilelim.size o kitaptan,Orhan veliden şiirler okumak isterdim.önce davetini okurdum,sonra diğer şiirlerini.mürekkebin Orhan veli için oluşturduğu harfleri tek tek sayfalardan çıkarıp,resimlerinizi onlarla süslemek isterdim.resimlere her baktığınızda benim için ne kadar önemli olduğunuzu hissetmeniz için isterdim bunu.hem biliyorum ki buna Orhan veli de pekala izin verirdi.’’
Pazartesi, Ağustos 17, 2009
maviyi anlarsın,denizi anlarsın,mavi denizi zor anlarsın...
Salı, Ağustos 04, 2009
davet Orhan Veli'dendir...
İmkansız şey,Şiir yazmak,Aşıksan eğer;Ve yazmamak,Aylardan nisansa.
eşitlik,denklik,müsavat,müadelet...
Pazar, Ağustos 02, 2009
egede bir zaman...
zeytinyağının zerafetinin insanların ahlakına yansıdığı kasabanın bu evinde birazdan yaşlı bir nine beliriyor,eli belinde.dastarının(çemberinin) içinden beline dek süzülen örülmüş kına kızılı saçları,çiçekli şalvarı,üçeteği ve beline bağladığı kuşağıyla tam bir anadolu kadını.85 rakamını veremeyeceğiniz dinçlikte bir nine.içimize katılıveriyor ama kendine farkettirerek.
burdaki insanların mutluluklarına çok değindim.her türlü zorluğa karşın mutlular.ve onları sempatik kılan da bu.çok yaşamalarını sağlayan da.
gecenin bitimine doğru meyve servisi başlıyor.ak ak incirler.içinden bal damlıyor,ağzımızdan damlayanlara özenip...
gitme vakti.bayram dönüşlerindeki gibi bir hüzün birden sarıveriyor beni.sıcak insanların sıcak kasabalarını terketmek,bir dahaki seferi beklemek beni yoruyor,üzüyor.
gözleri hilal olmuş bu insanlarla tek tek vedalaşıyorum.onlara sıkı sıkı sarılıyorum.bırakmak istemiyormuşcasına.
gözümün önünden geçiyor burada yaşadıklarım;köy kahvesi,köy bakkalı,yemyeşil yayla,buz gibi akan dere,sokaklarda ellerim cebimde yürürken karşılaştığım o güler yüzler,konuşkan insanlar,çeşmelerinden akan suyu doldurup içtiğim toprak bir bardak,Osmanlı sancağını taşıyan bir tarihi camii,içlerinden hazineler çıkan,eski kalıntılar bulunan rengarenk tarlalar,meyve ağaçları,meyve kasaları...
sonra ellerimi sallıyorum gülegüle sesleriyle bindiğim otomobilin penceresinden,iyi dileklerimi sunuyorum anadolumun insanlarına...
onlar da arkamızdan döktükleri sularla karşılık veriyorlar bu dileklere...
dönüşte nasıl layık bir anadolu çocuğu olabilirim sorusunu cevaplamaya çalışırken,mola yerlerinde tepeden akan suyun serinliğini duyuyorum birden.ve yol kenarlarında sizi evine çay içmeye davet edicek bir hemşeri sevdasında ve içtenliğinde olan incir satıcılarının yüzündeki masum ifadeyi hatırlıyorum.ege kokusu alıyorum esen rüzgardan.
ve burlara ait olduğum için bir kez daha kendimi çok şanslı hissederek önümdeki kilometreleri çalan egemin türküleriyle,gözlerimi dışarıdaki güzelliğe doğru süzerek sayıyorum...