Salı, Mart 30, 2010

Ajansdaki anlayış...




her geçen gün dinlemekten son derece daha çok sıkılmaya başladığım ajansların aktardıkları ülkemizdeki siyasi vukuatları düşünürken,"acaba anlamını yanlış mı biliyorum?" diyerek sevgili arama kutucuğum google'a "anlayış" kelimesini danışıverdim.ilk tercihim büyük ses getirmeye devam eden günümüz popüler sözlükleriydi.genelde vikipedik bir insanımdır ama olsun.




gezindim sayfaları,okudum tüm yazarlarını.gerçekten de çok ilginç fikirler,tanımlamalar yapılmış bu web sayfalarında.ancak sizinle karşılığını bulduğum en güzel tanımı paylaşmak istiyorum;




"fazlası zararlı olmalı ki 'fazla anlayışlı olma' diye sürekli uyarır arkadaşlarınız..."




inanamadım,birisi oturmuş,işi gücü bırakmış,üstelik bir de yememiş içmemiş burada bizim ülkenin halet-i ruhiyesini tanımlamış diye bile düşündüm bunu okuduğumda abartarak.




çünkü anlayış konusu bizim ülkemizde anlamı dışında,ve de tam da yukarıdaki tanımın tadında öyle çok işleniyor ki,abartmam pek sakınca doğurmayacak gibi görünüyor.




özellikle de bu durum ülkemizin sahip olduğu sosyoçeşitlilikte daha fazla uygulanıyor.sanki Osmanlı torunu değilmişiz gibi davranılıyor.




bir devlet büyüğünün en ufak bir etnik kökeni ağzına alması,o etnik kökenin kışkırtılarak,özellikle yazan kalemler tarafından kışkırtılarak isyan çıkmasına sebep oluyor.öyle ki bu etnik kökenlerden insanlar iması bile yokken "bizim hayati olarak güvenliğimiz yok" bile diyebiliyor.




ben öyle noktalar görüyorum ki bu ülkede,artık şüphelerim beni medyaya,birilerinin kışkırtmasına götürüyor.çünkü kosmopolit kent diye tanımlanmış olan İstanbul'da yaşayan,binbir çeşit çevrenin içinde,binbir çeşit etnik insanlarla sosyal hayatını devam ettiren biri olarak hiçbir ayrımcılığa rastlamadığımı,aksine kardeşçe geçindiğimizi iddia ediyorum.




öyle ki bu ortamlarda tek ayrıştırıcı muhabbet şudur;




-Nerelisiniz acaba?


-şuralı,oranın da şu köyünden.ya siz?


-ben de filanca yerden.yahu sizin orlar da pek bi yeşillik doğrusu,gelmişliğim vardır.


-öyle,güzeldir memleketim.siz de pek bi acı seviyorsunuz.bizimkiler de sever.




eğer göçmense,ya da farklı din ve ırktansa büyük ölçüde saygı duyulur.bunun en büyük özetini %97'si müslüman olan Türkiye'de; şu sıralarki paskalya'yı kutlayan kişilerle,müslüman kimseler arasındaki muhteşem diyalogtan seyredebilirsiniz.




devletin başından en alt birimine kadar binlerce etnik yapıdan kişilere rastlayabileceğimiz bir ülkede,ayrımcılık diye tutturulan yerlere 'açılım' diye debelenilirken,buna da basının kulp bulmasına ne demeli çok merak ediyorum.




bizim beyinlerde hiçbir ayrım yok,ayrım birilerinin beyninde,mikrofonu elinde tutanların beyninde diye düşünüyorum.




hadi o kökene açılım yaptık,e tamam kabul ötekine de yapın amenna,yeter ki barış olsun da ben anadolunun manav denilen yerlilerinden olan,tam kan sayılan,ortaasyadan göç etmiş bir Alp'in torunu, bir Türk evladı olarak açıkta mı kalacağım?devletin godomanları beni ayağı çarıklı sayarken bana ne olucak?şimdi ben de mi açılım istemeliyim?




ben isteyemem ki.ben anadolu çocuğuyum.devletime yalvaramam,boynum bükülür.köprüm yıklmışsa kendim yaparım ben.oturup ne ağlarım ne de gururumu yerlere sererim.yetiştirdiğim yiğitlerimi de devletime gözü kapalı teslim ederim.devletime ikide bi kalkıp isyan etmem.kendi tırnaklarımla kazırım toprağı.anlayışsızlık etmem.tenim koyulaşır güneşten,yanarım,ama ezilmem,yılmam.emeklerimi de ziyan etmem.hakkım neyse onu biçerim topraktan.açgözlülük etmem.temizimdir.




işte,eğer anlayış istiyorsanız kalkın gelin,görün ibretle biz ayağı çarıklıları.biz şunu yetiştirdiklerimizle,yetiştiklerimizle pekala iiyi biliriz ki her millet hak ettiği biçimde yönetilir.sloganımız da şudur beyler;




"devlet biziz!"