Pazar, Ocak 17, 2010

kültür başkentinin ilk gecesinde...


16 Ocak Cumartesi adlı soğuk bir günde, İstanbul'umuzun avrupa kültür başkenti olmasını kutladık.ne mutlu 2010'a...

büyük bir şölen de yakışırdı doğrusu coşkulu İstanbul'umuza...kelimelerle tarifi mümkün bile olmayan bu büyülü şehre...


ancak;




bu kutlamaların organizasyonlarında gözardı edilmiş büyük problemler vardı,fark etmek istemediğimiz.kutlamaları seyrederken bir an şaşırdım;2.bir yılbaşı etkinlikleriyle karşılaşmış gibi hissettim kendimi.İstanbul'u tarif bile etmeyen 7 tepe 7 etkinlik projesi ne yazıktır ki berbat bir görüntü içeriyordu.






Sultanahmetteki mehtaran marşı,İstanbul'u tam anlamıyla anlatıp,insanda büyük şevk uyandırırken,kadıköydeki bir türlü akıl sır erdiremediğimiz,annemin ortadoğu geleneklerine benzettiği balonlarla bezenmiş,İstanbul'un yanından bile geçemeyecek absürd etkinlikleri açıkçası beni utandırdı.1 sene boyunca bu lakabı taşıyacakdık ve o gece bunun "start"ını verecektik ve İstanbulla ilgilenmeyecektik bile.ayıp doğrusu.






gelelim haliçteki gösterilere;orda resmi bir protokol bulunduğundan ortama güzel bir sinerji sağlamışlar.gösteriyerde motifler kullanmışlar,anlamlıydı.fakat geri kalan etkinliklerdeki verilen konserleri hala anlamadım;ne alakası vadı İstanbulla ne alakası vardı...






İstanbulu anlatabilecek bir dolu etkinlik varken,ve göğsümüzü kabartarak tanıtabileceğimiz bir dolu yer ve materyal varken böyle basit ekinliklerin olması,organizasyonları yapanların ne derece sınıfta kaldıklarının ispatıydı.






daha kültür kelimesini (tarihimiz ve İstanbulumuz bakımında demiyorum) kaldırabileceğimize bile şüpheyle bakarken...






o akşam tesadüf odur ki Okan Bayülgenin disko kralına izleyici olarak gitmiştik,benim bayülgeni görme ısrarlarım üzerine.o da benimle aynı yorumda bulundu:"kültür başkentine tarkan'ın şıkıdımlarıyla ve taksim facialarıyla giriş yaptık.e bizim İstanbul'daki, kültür başkentindeki insanlarımızı da görüyorsunuz(garip videoları göstererek)e olacağı budur.kültür buymuş!"
espritüelce yaklaşılmış ve gülerek yapılmış bu yorumu metin uca destekledi.



ayıp kavramlarını her geçen gün artırmaya çalışarak edepli insan yetiştirme yolundaki ,korunmuş özlere ve kültürlere hayran avrupaya ters orantılı davranmaya çalışan bizler,kültürlü tanımına dahi yakışmazken;kültür tabirine layık olabilecek olan en değerli şehir İstanbul'umuzda yaşarken acaba kendimizden hiç utanmıyor muyuz?