Cuma, Temmuz 24, 2009

karakalemin medeniyeti...


yazın başında tanıştığım bir sanatçı vardı.ama genç bir sanatçı.25 yaşlarında.tesadüfen sergisine gitmiştim.sergi ama ne sergi.insanı içinde adeta büyüleyen bir sergi...serginin adı MEDENİYETİN BAŞKENTİ İSTANBUL'du...ve 1 yılı aşkın bir araştırma ve 3,5 yıllık bir çizimin ödülüydü.ve istanbulun medeniyetimizi simgeleyen her bir yanını karakalemiyle resmetmişti Melikşah Öztürk.öyle ki bütün bunları nasıl yapmış acaba dedirtiyor insana.mesela camiilere karşıdan,uzaktan bir bakışla yaptığı resimlerde,çizdiği o küçücük camiilerin işlemeleri unutulmamış,tek tek işlenmiş.kendisiyle muhabbetimiz sırasında nasıl yaptığını sordum,kağıdını aldı ve o küçük camiilerden yapmaya başladı.hızla yapıyor ve bak şu pencereleri,bak şu kapısı diyordu bir taraftan.gözlerimizi kocaman açmış,hayretle bakıyorduk o küçücük camii figürünün üzerinde dans eden karakaleme.

bununla uğraşmaya 17 yaşında başlamış.hatta bu bilgi bana yapabilirim güveni vermişti,karakalemle uğraşan genç arkadaşlarıma duyurulur.kendisi 2007 yılında yaptığı projeyle Çanakkale Üniversitesinden ödül almış.böylece alüminyum folyo sanatını geliştirmiş ve tanıtmış.ayrıca Kültür Sanat ve Bilimsel Araştırmalar Derneği kurucularından.ilk sergisini KASTAMONU VE CUMHURİYET EVLERİ adı altında açmış.ve arkadaşı araştırmacı Burak Yamaçın yardımıyla unutulan gravürleri toplayarak kendi yorumuyla yukarıda bahsettiğim sergiyi açmaya koyulmuş.İstanbul'u yaptığı resimlerle tüm dünyaya tanıtmakta.bundan sonraki projesiyse Dünyadaki Osmanlı ve Türk izleri üzerine olucakmış.

sergisi İstanbul'un Geçmişine Yolculuk'un şuan elimde olan kitapçığında açıklamalarıyla gezdiğim eserleri var.Melikşah Soytürk bazen hat ve çini işlemeciliğini İstanbulla buluşturuyor,bazense İstanbulun o eşsiz semtlerine gidiyor.beylerbeyi küplüceden,suriçinde bir sokağı,üsküdar mahallesinden kadıköyü,kuzguncuk yalılarından tarabyayı,beşiktaştan lale devri çeşmelerini,su kemerinden Türk hamamını,haydarpaşa iskelesinden camiileri,galatadan balatı,yorgi kilisesinden bab-ıali girişini,adalet kulesinden hisarı ve boğazları,İstanbul Üniversitesi kapısından külliyeyi,kütüphaneden nişan ve mezar taşlarını büyük bir ustalıkla anlatıyor bizlere resimlerinde.amacını da şöyle açıklıyor Melikşah Öztürk;

“Diğer sergilerimizde olduğu gibi bu sergimizde de amacımız, kültürel değerlerimizin mimariye yansıttığı o güzel yapıları ve İstanbul manzaralarını tüm dünyaya göstermek. Bunu yaparken de gelişimini tamamlamakta olan gençlerimize atalarının büyük bir medeniyet kurduklarını göstermek. Ayrıca 2010 yılında İstanbul kültür başkenti seçilmesi sebebiyle büyük bir avantaj ve tanıtım fırsatı elde etti; eğer iyi kullanılırsa turizmde çok ciddi büyüme olacaktır. Bu olaya da bir katkımız olursa ne mutlu...''

kendi websitelerinden de ulaşabileceğimiz bu sanatsever insanlara bu katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.

ve karakalemlerin,eskizlerin dansının devamını büyük heyecanla bekliyoruz...